Çözüm odaklı terapi, danışanların mevcut problemlerinden ziyade çözüm üretme becerilerine odaklanan bir psikoterapi yaklaşımıdır. 1980’lerde Steve de Shazer ve Insoo Kim Berg tarafından geliştirilen bu yöntem, kısa süreli ve hedefe yönelik müdahaleleri içerir. Temel varsayımı, danışanların değişim için gerekli kaynaklara zaten sahip olduğu ve terapinin bu kaynakları harekete geçirmeyi amaçladığıdır.
Çözüm Odaklı Terapinin Temel İlkeleri
Bu yaklaşımın temelinde “problemler çözümlerden ayrı değildir” anlayışı yatar. Danışanın geçmişteki başarıları ve istisnai durumlar (problemlerin olmadığı anlar) üzerinde durularak çözüm yolları keşfedilir. Örneğin, depresyon yaşayan bir danışanın “daha iyi hissettiği günlerde” neler yaptığı araştırılır. Terapist, danışanın bu deneyimlerini genişletmeye çalışır.
Kullanılan Başlıca Teknikler
- Mucize Sorusu: “Bu gece bir mucize olsa ve problemleriniz çözülse, bunu nasıl anlardınız?” sorusuyla danışanın ideal senaryoyu tasarlaması sağlanır.
- Derecelendirme Sorusu: Danışandan mevcut durumunu 1-10 arası puanlaması istenir. Örneğin, “Kaygı düzeyinizi 10 üzerinden kaç olarak değerlendirirsiniz?”
- İstisna Araştırması: Problemlerin azaldığı veya hiç olmadığı durumlar detaylandırılır.
- Övgü ve Motivasyon: Danışanın küçük başarıları vurgulanarak özgüven artırılır.
Hangi Durumlarda Etkilidir?
Çözüm odaklı terapi, özellikle aile terapisi, çift terapisi ve okul danışmanlığı gibi alanlarda yaygın olarak kullanılır. Kısa sürede sonuç alınması gereken durumlarda (kriz yönetimi, işyeri çatışmaları) etkilidir. Kaygı bozuklukları, iletişim sorunları ve hafif dereceli depresyon vakalarında da tercih edilir. Ancak ağır psikotik bozukluklar veya travma sonrası stres bozukluğu gibi kompleks durumlarda sınırlı kalabilir.
Terapi Süreci Nasıl İlerler?
İlk seansta danışanın hedefleri netleştirilir. Örneğin, “İletişim sorunlarını azaltmak” gibi somut bir hedef belirlenir. Sonraki seanslarda, danışanın bu hedefe yönelik attığı küçük adımlar incelenir. Terapist, “Bu hafta iletişim kurmak için ne denediniz?” gibi sorularla danışanı çözüm üretmeye teşvik eder. Seanslar genellikle 45-60 dakika arasında sürer ve ortalama 5-6 seansta tamamlanır.
Avantajları ve Sınırlılıkları
Bu terapi, hızlı ve maliyet etkin bir yöntem olması nedeniyle sık tercih edilir. Danışanlar kendilerini “çözümün bir parçası” hisseder. Ancak derinlemesine psikodinamik analiz gerektiren vakalarda yetersiz kalabilir. Ayrıca, terapistin danışanın duygusal süreçlerini yeterince ele almaması eleştiri konusu olabilir.
Terapist ve Danışan İlişkisinin Rolü
Terapist, danışanla iş birliği içinde çalışır ve “uzman” rolünden çok “rehber” rolünü benimser. Danışanın hikayesini yeniden çerçevelemek yerine, mevcut kaynaklarına odaklanır. Örneğin, “Bu zorluğu nasıl atlatmayı başardınız?” sorusuyla danışanın dayanıklılık stratejileri keşfedilir.
Günlük Yaşamda Uygulanabilir Egzersizler
Danışanlar terapi dışında da çözüm odaklı teknikleri kullanabilir. Örneğin, her akşam “Bugün ne iyi gitti?” sorusunu cevaplayarak olumlu deneyimlerini pekiştirebilirler. Ayrıca, hedefleri küçük adımlara bölmek (“Haftada bir kez aile yemeği düzenlemek”) motivasyonu artırır.