Kilo Kaybı
Özellikle psikolojik, diyet, stres, kayıp durumlarda kilo kaybı sıklıkla görülür bir durumdur. Eğer kişide açıklanamayan ve istenmeyen bir kilo kaybı varsa öncelikle buna sebep olan durum teşhis edilmelidir.
Kilo Kaybı Nedir?
Kilo kaybı, insanlarda ömür boyunca oluşabilecek bir durumdur. Özellikle bir diyet uygulama sonrası kilo vermek normal kabul edilir. Bunun haricinde aşırı kilo kaybı psikolojik bir nedene bağlı olarak oluşabilir. Stres kilo kaybı nedenlerinden biridir. İştahsızlık, kilo kaybı birlikte görülür. Yas tutma, boşanma, işten çıkma gibi durumlarda yemek yeme düzeninde bozulmayla da belli bir dönem kilo kaybı görülebilmektedir. Ayrıca kilo kaybı yapan antidepresanlar da bulunur. Yani psikolojik hastalıkları tedavi ederken kullanılan ilaçlar da kilo kaybının bir nedeni olabilmektedir. Karaciğer hastalıkları da kilo kayıplarına neden olabilmektedir. Karaciğer hastalıklarında kilo kaybı, karında sıvı birikmesi birlikte görülebilmektedir.
Hayatta bazı dönemlerde de kilo kaybı görülebilmektedir. Hamilelikte kilo kaybı bunlardan biridir. Özellikle ilk üç aylık dönemde bulantılar sonucu yemek yiyememe durumunda kilo kayıpları olabilmektedir. Yeni doğan bebeklerde kilo kaybı da görülebilen bir durumdur. Yeni doğan bebekler ilk 4-5 gün içinde kilo verirler ve doğum kilosunun ortalama %25-30'unu kaybederler. Bu normal bir durumdur. İlerleyen dönemlerde bu kilolar geri alınır. Ancak açıklanamayan, istemsiz kilo kaybı adı verilen durum genelde altta yatan bir hastalığa işaret eder.
Kederlenmek veya hayatta değişim yaşamak sonrası verilen kilolar, genellikle kişi kendini mutlu ve normal hissetmeye başladığı anda geri alınmaya başlanır. Bu gibi dönemlerde psikolojik bir destek almak en doğru karardır. Önemli kilo kaybı, anoreksi veya bulimia gibi bir yeme bozukluğunun sonucu da olabilir. Yeme bozukluklarında, kilo kaybı direkt olarak görülen bir belirtidir. Yeme bozukluğu olan kişilerin kesinlikle tedavi olması gerekir. Bu yüzden hayatta belli bir değişim olmadan, açıklanamayan kilo kayıplarında kesinlikle doktora başvurulmalıdır.
Açıklanmayan kilo kaybının, genel olarak baz alınabilecek bazı değerleri bulunmaktadır. Ancak bu değerler herkes için tam olarak geçerli değildir. Açıklanamayan kilo kaybı, 6 ila 12 aylık bir süre boyunca vücut ağırlığının en az % 10 veya % 5'inin kasıtsız olarak kaybedilmesi olarak tanımlanabilir.
Kilo Kaybı Nedenleri Nelerdir?
Kilo kaybının birçok farklı nedeni bulunmaktadır. Diyet uygulaması gibi kasıtlı nedenlerle kilo verme dışında, açıklanamayan kilo kaybının olası nedenleri şu şekilde sıralanabilir:
Kas Kitlesi Kaybı
Kas kitlesi kaybı, beklenmedik ve açıklanamayan kilo kaybına neden olabilen durumlardan biridir. Kas kaybının başlıca belirtisi kas güçsüzlüğüdür. Hatta bazı durumlarda, kas kitlesinin olduğu uzuv diğerine göre daha küçük görünebilir. Vücut, yağ kütlesi, kas, kemik ve su ile birlikte ağırlık oluşturur. Dolayısıyla kas kaybı da kilo kaybına direkt olarak neden olacaktır. Şiddetli kas kayıplarında hızlı kilo kaybı görülebilir.
Kas kaybının en sık nedeni, belli kasların belli bir süre boyunca kullanılmamasıdır. Kullanılmayan kas atrofiye uğrar yani kendi içinde yıkılmaya başlar. Daha sonra da kilo kaybı görülür. Bu durum özellikle hayatları boyunca çok fazla egzersiz yapmayan, masa başı işi olan veya yatalak kişilerde görülür. Bu tarz durumlarda genellikle egzersiz ve doğru beslenme kas kaybını tersine çevirecek ve tekrar kilo almayı sağlayacaktır.
Kas kaybının diğer olası nedenleri şunlardır:
- Kemik kırılmalarına neden olan yaralanmalar
- Yaşlanma
- Yanıklar
- İnme
- Kireçlenme
- Romatizmal eklem iltihabı
- Osteoporoz (Kemik erimesi)
- Multipl skleroz adı verilen nörolojik bir hastalık
- Sinir hasarı
Hipertiroidi
Hipertiroidi veya aşırı aktif tiroid, tiroid bezinin normalden daha fazla tiroid hormonu üretmesi durumuna verilen isimdir. Tiroid hormonları, vücuttaki metabolizma başta olmak üzere vücuttaki birçok işlevi kontrol eder. Tiroid bezinin aşırı aktif olup aşırı hormon üretmesi sonucu, kişinin iştahı iyi olsa bie kilo kaybetmeye, kalori yakmaya başlar. Çünkü metabolizma normalde çok daha hızlı çalışır. Bu durumda da istenmeyen ve açıklanamayan kilo kayıpları oluşmaya başlar. Hipertiroidi de genelde kilo kaybına eşlik eden diğer semptomlar daha çabuk fark edilir.
Bu hastalıkta oluşabilecek diğer semptomlar şu şekilde sıralanabilir:
- Normalde hızlı ve düzensiz kalp atışı
- Anksiyete (Kaygı)
- Yorgunluk
- Isı tahammülsüzlüğü
- Uyku sorunları
- Ellerde titreme
Hipertiroidizme yani tiroid bezinin normalde fazla çalışmasına neden olan bazı durumlar bulunur. Bu durumların hepsi tiroid bezine müdahale eder ve çalışmasını bozar. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:
a-) Graves hastalığı: Graves hastalığı halk arasında zehirli guatr olarak da bilinir. Bu hastalıkta vücudun bağışıklık sistemi anormal çalışarak, tiroid bezinin normalden fazla çalışmasına neden olur. Daha sonra bu fazla çalışma sonrası, tiroid diffüz yani genel olarak büyüyerek guatr oluşur.
b-) Tiroidit: Tiroidit, tiroid bezinin herhangi bir nedenle iltihaplanması sonucu, tiroid hormonlarının aşırı kana salınması durumudur.
c-) Çok fazla iyot yemek: Özellikle iyot eksik bölgelerde bir anda aşırı miktarda iyot yemek, tiroid bezini fazla uyararak, aşırı hormon üretimine neden olabilmektedir.
d-) Çok fazla tiroid ilacı almak: Tiroid hormonu içeren ilaçların fazla alınması, direkt olarak kanda aşırı hormon varlığına neden olur.
Kanser
Kanser, vücuttaki normal hücrelerin, anormal bir karakter kazanarak aşırı bölünmesi ve çoğalması durumudur. Açıklanamayan kilo kayıplarında, direkt olarak akla en kötü senaryo olan kanser gelmektedir. Çünkü kanserler, açıklanamayan bir şekilde 10 kilo ve üzeri kayıplara neden olabilmektedir. Diğer kilo kayıpları nedenlerinden daha az görülebilse de kesinlikle atlanmaması gereken bir durumdur. Kilo kaybı durumu özellikle pankreas, akciğer, mide ve yemek borusu kanserlerinde yaygındır.
Kanser, vücuttaki iltihabı artırır. Bu, kas kaybına neden olur ve iştahı düzenleyen hormonları bozar. Büyüyen bir tümör, dinlenme sırasında var olan bazal metabolizmayı bile hızlandırır ve normalde daha fazla enerji yakılmasına neden olur.
- Kilo kaybı dışında kanserin erken belirtileri ayrıca şunlardır:
- Ateş
- Yorgunluk
- Ağrı
- Cilt değişiklikleri
Diyabet
Özellikle tip 1 diyabet, normal olmayan kilo kayıplarının nedenlerinden biridir. Tip 1 diyabet, bağışıklık sisteminin pankreasta insülin yapan hücrelere saldırmasıyla ortaya çıkar. İnsülin olmadan vücuttaki dokular glikozu enerji için kullanamaz. Bu yüksek kan şekerine neden olur. Böbreklerden de fazla kullanılmayan glikoz idrar yoluyla atılır. Böylece vücuttan fazla kalori kaybedilir ve kilo kaybı oluşur.
Tip 1 diyabet ayrıca şu semptomlara da sebep olur:
- Sık idrara çıkma
- Dehidrasyon
- Yorgunluk
- Görüşte bulanıklaşma
- Aşırı açlık hissi
Tüberküloz
Tüberküloz, çoğunlukla akciğerleri etkileyen, bulaşıcı olan ve ani kilo kaybına neden olabilen bir enfeksiyondur. Bu enfeksiyon mycobacterium tuberculosis bakterisinden kaynaklanır. Ani kilo kaybı ve halsizlik tüberkülozun başlıca belirtileridir. Tüberküloz halk arasında verem olarak bilinir. Bu enfeksiyon hava yoluyla yayılır.
Aktif tüberküloz hastalığında görülen diğer belirtiler şunlardır:
- 3 hafta veya daha uzun süren kötü öksürük
- Göğüs ağrısı
- Kanlı balgam
- Yorgunluk
- Gece terlemeleri
- Titreme
- Ateş
Bazı insanlar verem hastalığı için daha fazla risk altındadır. Bu kişiler bağışıklık sistemini düşürecek durumlara sahip olanlardır. Düşük vücut ağırlığı ile doğanlar, madde kullanımı olanlar, diyabet hastası olanlar, lösemi gibi kan kanserleri olanlar, HIV gibi direkt bağışıklık sistemine saldıran enfeksiyonları olanlar, risk altındaki kişilere örnek olarak verilebilir.
Bu gibi kilo kaybının nispeten daha sık görülen durumları dışında kilo kaybına neden olabilecek başka durumlar da bulunur. Bu nedenler aşırı kilo kaybı yapabileceği gibi az miktarda kayıplara da neden olabilir. Bunlar da şu şekilde sıralanabilir:
- Eklemleri etkileyen romatolojik bir hastalık olan romatoid artrit
- Depresyon
- İnflamatuar bağırsak hastalıkları
- KOAH
- Kalp kapakçıkları ve iç tabakalarının iltihabi durumu olan endokardit
- Kalp yetmezliği
- Yeme bozuklukları
Kilo Kaybı Teşhisi
Kilo kaybının teşhisi direkt olarak hastadan alınan öykü ve yapılan fizik muayene konur. Hastanın başvuru sebebi genellikle hiçbir sebep olmadan oluşan kilo kayıplarıdır. Bu durumlarda hekim hastada şüphelendiği duruma göre bazı testler yapabilir.
Kas kitlesi kaybı, kilo kaybı nedeni olarak düşünülüyorsa, hekim hastaya eski veya yeni yaralanmalarını, daha önce alınmış tanılarını, kullandığı ilaçları sorar. Bunların herhangi bir şekilde kas kaybına neden olup olamayacağını değerlendirir. Bunların haricinde durumun daha iyi tespit edilmesi adına veya diğer hastalıkların dışlanması için aşağıdaki tetkikler uygulanabilir:
1-) Kan testleri
2-) Röntgen
3-) Manyetik rezonans görüntüleme (Emar)
4-) Bilgisayarlı tomografi (CT) taraması
5-) Sinir iletim çalışmaları
6-) kas veya sinir biyopsisi
7-) Kasların ve sinirlerin çalışmasını değerlendiren elektromiyografi (EMG)
Hipertiroidi teşhisinde de ilk önce tıbbi öykü alınır ve fizik muayene yapılır. Daha sonra tanıyı doğrulamak ve diğer durumları ekarte etmek adına bazı testler uygulanabilir. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:
Kolesterol ve Trigliserid Ölçümü
Hekim hipertiroidi hastası olduğu düşündüğü kişinin kolesterol seviyelerinin ölçülmesini isteyebilir. Düşük kolesterol, vücudun kolesterolü hızla yaktığını gösterir ve bu da yüksek bir metabolik hızın işareti olabilir. Kolestrol ölçümü kullanılabilse de tanı için çok sık olarak tercih edilmez. Düşük kolesterole benzer şekilde, düşük trigliseridler de yüksek metabolik hızın bir işareti olabilir.
T3 ve T4 Hormonlarının Ölçümü
T3 ve T4 hormonları, tiroid bezi tarafından üretilen ve metabolizmanın hızlanmasını sağlayan hormonlardır. Bu hormonlar direkt olarak kanda ölçülebilir ve hipertiroidi teşhisinin konulmasını sağlar.
Tiroid Uyarıcı Hormon (TSH) Seviyesi Testi
Tiroid uyarıcı hormon (TSH), tiroid bezini hormon üretmesi için uyaran bir hipofiz bezi hormonudur. Tiroid hormon seviyeleri normal veya yüksek olduğunda, TSH daha düşük olmalıdır.
Tiroid sintigrafisi
Tiroid sintigrafisi yardımıyla tiroid bezinin çalışma miktarı ölçülebilmektedir. Ayrıca normalden fazla çalışan tiroid bezinin, toplam alanın bir kısmı mı yoksa tamamı mı olduğu tespit edilir. Aşırı aktiviteye sahip kısmın tespit edilmesi ile hipertiroidinin çeşidi hakkında bilgi sahibi olunur.
Ultrason
Ultrasonlar, tüm tiroid bezinin boyutunu ve içindeki farklı oluşumları ortaya çıkarabilmektedir. Ayrıca tiroid bezinde yer alan anormal bir kitlenin katı mı yoksa kistik mi olduğunu belirlemek için de ultrason kullanabilir.
Kilo kaybına neden olabilen en ciddi durumlardan biri de kanserdir. Kanser tanısında öncelikle tıbbi öykü ve fizik muayene ile kanser olan bölge anlaşılmaya çalışılır. Daha sonra şüphelenilen bölge hakkında görüntüleme yöntemleri ve biyopsiler ile tanı konur. Biyopsi kanser tanısında en kesin yöntemdir. Bunun haricinde bazı kanser türlerinde, kan testleri tanı konulma sürecine çok fazla katkı sağlar. Kan testleri ile bazı kanser belirteçleri ölçülebilir.
Diyabet teşhisi için öncelikle hekim şüphelendiği durumlara yönelik kişiden ayrıntılı tıbbi öykü alır ve uygun gerektiğinde fizik muayene yapar. Daha sonra diyabete bağlı bir kilo kaybından şüphelendiren diğer belirtiler varsa, durumu tam olarak tespit etmek için ek testler uygulanır. Diyabet tanısı için kullanılan testler kan testleridir. Yapılan kas testinde açlık kan glikozu ölçülür. Bu değerin 126 mg/dl'nin üstünde olması diyabet tanısını koydurur. Değer aralığı 100-126 mg/dl arasında olan durumlarda da oral glikoz yükleme testi yapılır. Oral glikoz yükleme testi sonucunda 199 mg/dl üzerindeki değerler diyabet olarak tanımlanır. Bunlara ek olarak da HbA1c değerleri ölçülür. Bu değer 3 aylık glikoz değerlerinin ortalamasını gösterir.
Tüberküloz tanısı için de öncelikle hekim kişiden tıbbi öykü alır ve semptomlardan tüberkülozdan şüphelenir. Daha sonrada fizik muayene ile lenf düğümlerinde şişme olup olmadığı tespit edilir. Ayrıca akciğer sesleri bir stetoskop ile dinlenir. Tüberküloz için en yaygın kullanılan tanı aracı, basit bir deri testidir. Ancak kan testleri de tanı aracı olarak kullanılabilmektedir. PPD deri testleri adı verilen tetkikte, ön kolun iç derisinin hemen altına PPD tüberkülin adı verilen az miktarda bir madde enjekte edilir. 48 ila 72 saat içinde, bir sağlık uzmanı enjeksiyon bölgesinde şişme olup olmadığını kontrol eder. Sert, kabarık kırmızı bir yumru, verem enfeksiyonu geçirme olasılığınız olduğu anlamına gelir. Tümsek boyutu, test sonuçlarının önemli olup olmadığını belirler.
Bu cilt testi mükemmel olarak tanı konulmasını sağlayamaz. Bazen, o an değil de geçirilmiş verem enfeksiyonlarını da gösterir. Yakın zamanda tüberküloz aşısı yapılan kişilerde de yalancı pozitiflikler olabilmektedir. Tüberkülozun varlığını tespit etmeye yönelik kan testleri de uygulanabilir. Bu testler, bağışıklık sisteminin bakteriye karşı verdiği tepkileri ölçebilmektedir. Pozitif bir cilt testine sahip kişilerde büyük olasılıkla akciğer röntgeni veya tomografisi istenir. Bu incelemelerle akciğerlerde tüberküloza bağlı hasar olup olmadığı tespit edilir. Göğüs röntgeninde tüberküloz belirtileri varsa, hekim balgam örnekleri alarak bazı tetkikler yapabilir. Balgam örnekleri tüberküloz bakterisi açısında test alınır.
Kilo Kaybı Tedavisi
Kilo kaybının tedavisi, altta yatan duruma göre değişiklik gösterir. Eğer kişide açıklanamayan ve istenmeyen bir kilo kaybı varsa öncelikle buna sebep olan durum teşhis edilmelidir. Daha sonra da nedene bağlı tedaviler uygulanır.
Kas kitlesi kaybına bağlı görülen kilo kayıplarında tedavi, kas kaybının ciddiyetine bağlı olarak değişiklik gösterir. Ayrıca bu kas kaybına neden olan durum da önem arz eder. Genel olarak kas kaybında uygulanabilecek tedaviler şu şekilde sıralanabilir:
1-) Egzersiz yapmak
2-) Fizik tedavi
3-) Ameliyat
4-) Diyet değişiklikleri
Kas kaybında önerilen egzersizler, hareketi kolaylaştırmaya yardımcı olmak için oluşturulur. Fiziksel terapistler kas kaybında doğru olarak yapılacak egzersizleri hastaya öğretir. Tendonlar, bağlar, cilt veya kaslar çok gerginse ve hareket etmeyi engelliyorsa ameliyat gerekli olabilir. Bu duruma kontraktür deformitesi adı verilir. Ayrıca kemik kırığı gibi durumlardan oluşan hareket bozukluklarında da tamir ameliyatları gereklidir. Yetersiz beslenme kas atrofisinin nedeni ise, doktor diyet değişiklikleri veya besin takviyeleri önerebilir.
Hipertiroidi tedavisi, genelde hipertirodiye sebep olan duruma göre değişiklik gösterir. Ancak genelde çoğu kişide bir antitiroid ilaç kullanılır. Antitiroid ilaçlar, tiroidin fazla hormon üretmesini durdurur. Metimazol bu ilaçlara bir örnektir. Radyoaktif iyot tedavisi, bir diğer hipertiroidi için kullanılabilen tedavidir. Bu tedavi özellikle ilaç tedavisini ve ameliyatı kaldıramayacak yaşlılarda uygulanabilmektedir. Bu yöntem hormon üreten hücreleri etkin bir şekilde yok eder.
Radyoaktif iyot tedavisinin yaygın yan etkileri arasında ağız kuruluğu, gözlerde kuruma, boğaz ağrısı ve tat değişiklikleri bulunur. Bunların dışında bazı durumlarda direkt olarak bazen de diğer tedavilerden fayda görülemediğinde tiroid bezinizin bir bölümü veya tamamı ameliyatla alınabilir. Daha sonra, çok az hormon salgılayan yetersiz bir tiroid ortaya çıktığında hipotiroidizmi önlemek için tiroid hormonu takviyeleri alınması gerekir. Ayrıca propranolol gibi beta bloker ilaçlar, hızlı nabzı, terlemeyi, anksiyeteyi ve yüksek tansiyonu kontrol etmeye yardımcı olabilir. Çoğu insan bu tedaviye iyi yanıt verir.
Hipertiroidizm ayrıca kemiklerin zayıflamasına ve incelmesine neden olarak osteoporoza yani kemik erimesine yol açabilir. Tedavi sırasında ve sonrasında D vitamini ve kalsiyum takviyesi almak kemikleri güçlendirmeye yardımcı olur. Hekim bu konuda da hastayı bilgilendirecek ve tedavisini yapacaktır.
Kanser tedavisi tamamen kanserin türüne ve evresine göre değişiklik gösterir. Çoğu kanser için ilk evrelerde tespit edildiğinde ve vücudun başka bölgesine yayılmadığında, ameliyat tercih edilir. Cerrahi yöntemlerle çıkarılan kanser dokusu sonrası, vücutta olabilecek mikro metastazları yani görülemeyecek derece küçük hücrelerin, başka bölgelere yayılması riskine karşı, kemoterapi veya radyoterapi uygulanabilir. Daha ileri evrelerde ise kemoterapi, radyoterapi, immünoterapi veya hedefe yönelik ilaç gibi yöntemler daha çok işin içine girer. Bu yöntemlerle ilaç ve ışınlarla kanser dokusu yok edilmeye çalışır. En son evre yani vücuda yayılmış şekilde yakalanan kanserlerde ise genelde palyatif tedaviler yani kişinin en az acı çekmesini ve olabildiğince ömrü uzatabilecek tedaviler uygulanır. Ancak bu yöntemler tüm kanserlere göre değişiklik gösterebilmektedir.
Diyabet tedavisi için öncelikle kan şekerinin kişideki düzeyi tespit edilmelidir. Ayrıca bu tedavi tip 1 ve tip 2 diyabette değişiklik gösterir. Kilo kaybı çoğunlukla tip 1 diyabet ile ilişkilidir. Tip 1 diyabet tanısı çoğunlukla çocukluk yaşlarında konur. Tanı konulduğundan itibaren de yoğunlaştırılmış insülin tedavisi başlanır. Tip 1 diyabet tedavisinde insülin tedavisine ek olarak başka tedavi seçenekleri de uygulanır. Öncelikle karbonhidrat, yağ ve protein tüketimi düzenlenmelidir. Sağlıklı yiyecekler tüketilmeli, paket gıdalardan kaçınılmalıdır. Düzenli egzersiz yapılmalı ve sağlıklı kilo korunmalıdır. Sık olarak da kan şekeri takibi yapılmalıdır.
Amaç, komplikasyonları geciktirmek veya önlemek için kan şekeri seviyenizi olabildiğince normale yakın tutmaktır. Genel olarak amaç, öğünlerden önce açlık kan şekeri seviyesini 80 ila 130 mg / dL arasında ve yemek sonrası maksimum kan şekeri seviyesini de 180 mg/dl altında tutmaktır. Tip 1 diyabette kullanılan insülin tedavileri ömür boyu kullanılmalıdır. Birçok insülin çeşidi bulunur ve duruma göre bunların kombinasyonları kullanılır. Bu insülin çeşitlerinden bazıları kısa etkili insülin, hızlı etkili insülin, orta etkili insülin, uzun etkili insülindir.
Tüberküloz tedavisinin ana etkeni ilaç tedavisidir. Tüberkülozun tipine bağlı değişebilse de ortalama 6-9 ay boyunca ilaç tedavisi gerekir. Gizli tüberkülozu olan kişilerde yani enfekte olsa da bir belirti oluşmayan durumlarda, yalnızca bir veya iki tür tüberküloz ilacı almak gerekebilir. Aktif tüberküloz, özellikle ilaca dirençli bir enfeksiyonda ise, aynı anda 2'den daha fazla ilaç almak gerekebilir. Tüberkülozu tedavi etmek için kullanılan en yaygın ilaçlar izoniazid, rifampin, etambutol ve pirazinamiddir.
Verem ilaçlarının ciddi yan etkileri yaygın değildir, ancak ortaya çıktıklarında tehlikeli olabilir. Tüm tüberküloz ilaçları karaciğer için oldukça toksik olabilmektedir. Bu ilaçları alırken aşağıdakilerden herhangi birinin yaşanması durumunda bir hekime başvurulmalıdır:
a-) Mide bulantısı ya da kusma
b-) İştah kaybı
c-) Sarılık
d-) Koyu idrar
e-) Üç gün veya daha fazla süren ve bariz bir nedeni olmayan ateş
Tüberküloz tedavisinde, tedaviyi tam olarak olması gerektiği gibi tamamlamak çok önemlidir. Birkaç hafta sonra bulaşıcılık kaybolur ve kişi kendini daha iyi hissetmeye başlar.
Kilo Kaybına Neden Olan Hastalıklar Tedavi Edilmezse Ne Olur?
Kilo kaybına neden olan hastalıklar, basit olarak değerlendirilebilirse, tedavi edilmediği takdirde büyük problemler yaratmaz. Ancak kilo kaybı kişi için tehlikeli boyutlara gelebilir. Bu yüzden altta yatan durum tespit edilmelidir. Diyet veya aşırı strese bağlı yemek yememe gibi durumlardan kaynaklanan kilo kayıpları, bilinen sebepli kayıplardır ve bu durumlar geçtikten sonra kişi kilo almaya başlar. Ancak kanser, tüberküloz, şeker hastalığı gibi nedenler kesinlikle tespit edilmeli ve tedavi edilmelidir.
Kilo Kaybına Ne İyi Gelir?
Kilo kaybına altta yatan duruma göre iyi gelebilecek bazı durumlar bulunmaktadır. Bunların uygulanabilmesi için öncelikle durumun tespiti bir hekim tarafından yapılmalıdır. Genel olarak kilo kaybına iyi gelebilecek durumlar şu şekilde sıralanabilir:
1-) Dengeli beslenmek
2-) Yeterli beslenmek
3-) Şeker hastalığında kan şekeri takibini düzenli yapmak
4-) Stresten uzak durmaya çalışmak
5-) Belirtilerin farkında olup hekime başvurmaktan çekinmemek
6-) Multivitamin takviyeleri almak
7-) Düzenli egzersiz yapmak
Çocuklarda Kilo Kaybı
Çocuklarda da tıpkı yetişkinler gibi kilo kaybı görülebilmektedir. Çocukluk döneminde, özellikle de ergenlik dönemi yakınlarında kilo değişimleri görülebilmektedir. Bu kilo değişiklikleri, aşırı olmadığı sürece normal olarak kabul edilebilir. Çocuklarda yaş ile birlikte değişen metabolizma ve vücut yapısı kilo kayıplarına neden olabilmektedir. Ancak bunların haricinde anormal kilo kayıpları da görülebilmektedir. Anormal kilo kayıplarında genellikle çocukta ek başka semptomlar da bulunur. Ayrıca normalden daha fazla kilolu olan çocuklarda daha sonraki dönemlerde aşırı kilo kayıpları görülebilmektedir.
Bunun nedeni genellikle kilo konusunda psikolojik olarak takıntılı olan çocukların, yemek yeme konusunda tamamen bilinçsizce davranmasıdır. Etraftaki kilolu olma konusunda yapılan olumsuz eleştiriler, çocuklarda depresyon ve obsesif bozukluk temelli sorunlara veya yeme bozukluklarına neden olabilmektedir. Bu durumda çocuklar aşırı derece sağlıksız kilo vermeye başlar. Bu yüzden ebeveynler kilo konusunda sorunu bulunan çocukları bir uzmana götürmeli ve mümkünse bir pedagog yardımı alarak durumu yönetmelidir. Yenidoğan kilo kaybı da görülebilecek diğer bir durumdur. Yenidoğan döneminde bir miktar kilo kaybı normal kabul edilir. Psikolojik ve normal kilo kayıplarının yanı sıra hastalık bağımlı kilo kayıpları ve ilaç yan etkisine bağlı kayıplar da olabilmektedir. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:
1-) Addison hastalığı (adrenal yetmezlik): Bu hastalık, adrenal korteksten yani böbrek üstü bezinden yetersiz hormon salgılanmasına neden olarak kilo kaybına neden olabilir.
2-) Kanser: Kanserin yaygın bir semptomu da kilo kaybıdır. Çünkü kanserle savaşmak için vücut enerjini çoğunu kullanmak zorunda kalır. Ayrıca yemeklerin işleyiş biçimi de kansere göre değişiklik gösterebilir. Çocuklarda kanserler nadir olsa da bir sebep olarak düşünülmesi gerekebilmektedir.
3-) Çölyak hastalığı: Çölyak hastalığı, ince bağırsağın glutene karşı duyarlı olmasına neden olur. Bu durumda da gluten içeren besinlerin tüketilmesiyle, çocuklarda kilo kaybı, karın ağrısı, büyüme geriliği, uzun süreli ishaller gibi durumlar ortaya çıkar.
3-) Crohn hastalığı: Crohn hastalığında bağırsaklarda kronik yani uzun süreli bir iltihaplanma durumu vardır. Bunun sonucunda da mide bulantısı, iştah kaybı, kilo kaybı gibi semptomlar görülebilmektedir.
4-) Depresyon: Depresyon özellikle ergenlik dönemindeki çocuklarda kilo kayıplarına neden olabilmektedir.
5-) Diyabet: Çocuklarda görülen özellikle tip 1 diyabet, insülin hormonunun yetersizliğinden dolayı ortaya çıkar. Bunun sonucunda da glikozu dokular kullanamaz. Kullanılamayan glikoz yerine yağ ve kas gibi dokular yıkılır. Bundan dolayı kilo kayıpları oluşur.
6-) Yeme bozuklukları: Çocuklar ve gençlerde bazı durumlarda kilo kontrol etme dürtüsü gelişir. Bunun sonucunda da anoreksi ve bulimia gibi yeme bozuklukları oluşur. Bunlara bağlı da şiddetli kilo kayıpları meydana gelir.
7-) Kalp yetmezliği: Kalp yetmezliği çocuklarda nadir olarak ortaya çıksa da çocuklarda istenmeyen kilo kayıplarına neden olabilir. Bunun kesin nedeni bilinemese de kan akış bozukluğu ile oluşan mide, bağırsak sorunlarının bir neden olabileceği düşünülmektedir.
8-) Enfeksiyonlar: Enfeksiyonlar, çocuklarda ani kilo kayıpları yaratabilmektedir. Özellikle uzun süren kronik enfeksiyonlarda, vücut enfeksiyonla savaşmak adına çok fazla enerji tüketir. Ayrıca yemek yemenin bozulmasıyla da kilo kayıpları ortaya çıkar.
9-) Hipertiroidizm: Hipertiroidi tıpkı yetişkinler gibi çocuklarda da kilo kaybına neden olur. Ancak bu durum yetişkinlere göre daha nadirdir. Hipertiroidi durumunda, tiroid bezi aşırı hormon üretir. Metabolizma hızlanır ve kilo kayıpları oluşur.
10-) Parazitik enfeksiyon: Çocuklarda parazitik enfeksiyonlar görülebilmektedir. Parazitik bir enfeksiyon, kronik sindirim sorunları, otoimmün bozukluklar veya protein kalorili yetersiz beslenme nedeniyle kilo kaybına neden olabilir.
11-) Ülseratif kolit: Ülseratif kolit, Crohn hastalığı gibi inflamatuar bağırsak hastalıklarından biridir. Bu iltihaplı bağırsak hastalığı, sindirim sisteminde ağrılı yaralara ve iltihaplanmaya neden olarak yemek yemeyi ve işlemeyi zorlaştırır. Bunun sonucunda da kilo kayıpları oluşur.
12-) Anti-anksiyete ilaçları: Anksiyete tedavisinde kullanılan ilaçlar, beyindeki hormonları ve kimyasalları hedef alarak işlev görür. Bu kimyasallardaki değişiklikler ayrıca iştahın azalmasına ve kasıtsız kilo kaybına da neden olabilmektedir.
13-) Antibiyotikler: Uzun süreli kullanılan antibiyotikler, bağırsak sistemi üzerindeki bakterileri de hedef alarak yok olmalarına neden olabilmektedir. Bu yararlı bakterilerin de yok olmasıyla birlikte sindirim sisteminde kısa süreli değişiklikler meydana gelir. Bu ilaçların uzun süre alınmasıyla bu değişiklik uzun sürerek, kilo kayıplarına neden olabilmektedir. Ancak bu çok da beklenen bir durum değildir.
14-) Kanser ilaçlar: Kemoterapi veya radyasyon tedavisi genellikle iştah kaybına, mide bulantısına ve kusmaya neden olduğundan kanser tedavisi sırasında kilo kaybı yaygın olarak ortaya çıkar.
15-) Uyarıcılar: Bazı uyarıcı sınıfına giren ve epilepsi, migren gibi hastalıklarda kullanılabilen ilaçlar, iştah azalmasına ve kilo kaybına neden olabilir.
Hamilelerde Kilo Kaybı
Hamilelikte kilo vermek, kişiler tarafından çoğunluk endişe verici bir durum olarak değerlendirilir. Ancak özellikle hamileliğin ilk dönemlerinde bu oldukça yaygın olarak görülen bir durumdur. Özellikle verilen kilolar, hamileliğin ilerleyen dönemlerinde alınabiliyorsa endişe edilecek bir durum yoktur. Bununla birlikte, kilo kaybı aşırı fazlaysa, uzun sürüyorsa veya ilk 3 aydan sonra ortaya çıkıyorsa, hamilelik sırasında kilo vermek bir sorun olarak değerlendirilebilir. Böyle bir durumda hekim hastayı takip eder ve olası durumları değerlendirir.
Hamileliğin erken döneminde, bebek hala oldukça küçüktür ve yalnızca minimum kalori ve beslenme ihtiyacı vardır. Bu nedenle, bu dönemde genellikle sabah bulantılarıyla ilgili oluşan bir miktar istem dışı kilo kaybı bebeğin gelişimini olumsuz etkilemez. Ancak ilk üç aylık dönemden sonra, kademeli kilo alımı bebeğin sağlığı için olduğu kadar, doğumu ve emzirmeyi desteklemek için bir kadın vücudunu hazırlamak adına gerekli yağ depolarını oluşturmak için de hayati önem taşır. Bu yüzden ilk 3 aydan sonra kilo vermek olumsuz etkiler yaratmaya başlar. Bu yüzden hamilelik döneminde diyet yapmak gibi durumlar tehlikeli olabilmektedir. Bazı durumlarda, vücut kitle indeksi 30 veya daha yüksek olan hamile kadınlar için doktor denetiminde az miktarda kilo kaybı da önerilebilmektedir.
Hamilelik, sabah bulantılarını tetikler ve gebeler daha az yemek yemeye başlar. Bu durum direkt olarak hamileliğin erken dönemlerinde kilo kaybına neden olur. Sabah bulantısı çok yaygındır ve ilk üç aylık dönemde hamile kadınların yaklaşık % 70 ila % 80'ini etkiler. Sabah bulantısının en büyük nedeni, gebelik kaynaklı hormonal değişimlerdir. Bu durum genellikle 14. hafta civarında düzelir ve bulantılar kaybolur. Bu değişiklikler aşağıdaki durumlara da sebep olabilir:
1-) Yorgunluk
2-) İştahta azalma
3-) Kokulara ve hatta nesnelere karşı duyarlılık
4-) Kusma
Bazı durumlarda sabah bulantısı yerini hiperemezis gravidarum adı verilen ciddi bir duruma bırakır. Hiperemezis gravidarum, şiddetli kusmalara neden olan ve şiddetli kilo kayıpları yaratabilen bir durumdur. Genellikle kusmaların aşırı olması ve buna bağlı %5'ten daha fazla bir kilo kaybı oluşması hiperemezis gravidarum yönünde değerlendirilir. Bu hastalığın tanısında bazı laboratuvar testlerinden de destek alınır. Bu hastalık genellikle bir süre de olsa hastanede yatmayı gerektirebilmektedir.
Hiperemezis gravidarum şiddetli mide bulantısı ve kusma ile karakterizedir ve bu şiddetli dehidrasyona yani susuz kalmaya neden olur. Bu durumda kişiye damar yolunda sıvı takviyesi yapmak gerekebilir. Hiperemezis gravidarum, genellikle gebeliğin 4 ila 6. haftalarında ortaya çıkar ve yaklaşık 9 ila 13 hafta arasında en üst seviyeye çıkar. Çoğu kadın 14-20. haftalar arasında bu durumdan kurtulur. Ancak bazı kadınlar, şiddeti gittikçe azalsa da tüm hamilelikleri boyunca bu durum ile birlikte yaşamak zorunda kalabilmektedir.
Kilo Kaybı için Hangi Doktora Gidilir?
Kilo kaybı için gidilmesi gereken bölüm altta yatan duruma göre değişiklik gösterir. Diyet bozuklukları gibi nedenlerden kaynaklanan durumlarda bir diyetisyene başvurulmalıdır. Depresyon, stres gibi durumlardan kaynaklı yeme bozukluklarında ise psikiyatri bölümüne gidilmelidir. Diyabet, hipertiroidi gibi hastalıklarda ise dahiliye bölümünün bir alanı olan endokrinolojiye başvurulmalıdır. Kanser şüpheli durumlarda ise onkoloji hekimine gitmek gerekir. Kilo kaybının olabilecek bir nedene bağlanamayan durumlarda kesinlikle vakit kaybetmeden hastaneye başvurmak gerekir.
Kilo Kaybı ile İlgili Sıkça Sorulan Sorular
Kilo kaybı nasıl önlenir?
Kilo kaybının önlenmesi için öncelikle altta yatan durumun bilinmesi gerekir. Kilo kaybına neden olan durum diyabet ise kan şekeri takipleri iyi yapılmalı ve tedaviye uyulmalıdır. Neden diyet bozuklukları ise bir diyetisyen yardımıyla düzenli yeme düzeni oturtturulmalıdır. Durumun nedeni kanser gibi ciddi bir durum ise acilen doktora başvurup tanı alıp tedavisi yapılmalıdır. Hipertiroidiye bağlı kilo kaybı varsa ilaçlar düzenli alınmalıdır. Kısacası kilo kaybı belli bir hastalığa bağlı gelişmişse hekimin uyguladığı diyete uymak yeterli olacaktır.
Sigara kilo kaybı yapar mı?
Sigara direkt olarak kilo kaybına neden olmaz. Ancak aşırı sigara içen kişilerde mide boşalmasının yavaşlaması, tat bozukluklarının olması gibi durumlardan dolayı, yemek yeme miktarları normalde daha az olabilmektedir. Bu durum herkes için geçerli olmasa da buna bağlı kilo kayıpları olabilir. Ancak bunların hepsi olumsuz etkilerdir ve sağlık bir kilo kaybı nedeni değildir.
Hamilelikte kilo kaybı normal mi?
Hamilelikte kilo kaybı dönemine göre normal kabul edilebilir. Özellikle gebeliğin ilk 3 ayında, bulantı ve kusma problemleri daha sıktır. Bu dönemlerde gebeler normalde daha az yemeye başlarlar. Buna bağlı olarak da kilo kayıpları oluşabilir. Ancak bu durum ilerleyen dönemlerde normale dönme eğilimindedir. Daha sonra verilen kilolar düzgün olarak geri alınır. Gebeliğin son dönemlerinde ise eski hale göre 9-12 kilo civarın kilo almak normal kabul edilir.