Perinatal Asfiksi

Perinatal asfiksi gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bebek ölümlerine, yaşamın ileri dönemlerine hasar kalımına neden olan oldukça önemli bir konudur. Temel tedavisini destek tedavileri oluşturur.

Perinatal Asfiksi Nedir?

Perinatal asfiksi gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bebek ölümlerine, yaşamın ileri dönemlerine sekel (hasar) kalımına neden olan oldukça önemli bir konudur. Perinatal asfiksi, yeni doğan döneminde sıklıkla görülen bir durumdur. Dünya Sağlık Örgütü, perinatal asfiksi görülme oranlarını yenidoğan döneminde %3 oranlarına ulaştığını ifade etmektedir. 

Perinatal asfiksi; bebek ve anne arasında bağ sağlayan ve bebeğin solunum gazlarının değişiminde görev alan plasentanın gaz değişimini yeterince gerçekleştirememesi, doğum sonrası dönemde de akciğerlerde yeterince havalanma olmaması durumudur. 

Perinatal asfiksiye bağlı olarak bebekte yeterince solunum enerjisi açığa çıkarılamaz. Belli bir aşamaya kadar vücut bu solunum yetersizliği ile başa çıkabilir. Fakat belli bir süre sonra vücut bu solunum yetersizliğiyle başa çıkamaz. Bundan sonra hipoksik iskemik ensefalopati adı verilen ve oksijen azlığına bağlı olarak gelişen beyin hasarı görülür. 

Perinatal asfiksi yenidoğan dönemi ve çocukluk sürecinde ölümlerin ve ölüm dışı hasarların görülmesinin en sık nedenidir. 

Perinatal asfiksi için alınabilecek belli önlemlere bağlı olarak sıklığı ve ölümcüllük oranlarında düşüşler görülebileceği, tedavisine vakit kaybetmeden başlanmasının oldukça önemli olduğu unutulmaması gereken konulardan biridir. 

Perinatal asfiksi, 36 haftadan erken doğan bebeklerde geç doğanlara göre daha çok görülmektedir. Ayrıca gestasyonel diyabet yani gebelik şekeri olan gebelerin bebeklerinde de görülme oranı artmıştır.

Perinatal Asfiksi Belirtileri

Perinatal asfiksi özellikle beyin hasarına neden olarak etkilerini ortaya çıkarmaktadır. Beyin hasarının derecesi ve etki ettiği beyin bölgesi belirlemelerinde doğum haftası oldukça önemlidir. 

Perinatal asfiksiye bağlı beyin hasarları yenidoğanda bilinç değişiklikleri, konvülziyon yani nöbetler, görme problemleri, görme kaybı, solunumsal sorunlar ve emmede güçlükler olarak ortaya çıkmaktadır. 

Beyinin farklı bölgelerinde görülecek hasara bağlı olarak kollarda güçsüzlükler ve kas kasılmalarında azalmalar da meydana gelebilir. Bunlara ek olarak zeka gelişim anormallikleri, titremeler de görülebilmektedir.

Beyin farklı bölgelerinin perinatal asfiksiyle hasarlanmasına bağlı olarak parezi yani güçsüzlükler meydana gelebilir. Kısmi felçler, epilepsi, mental gerilikler de görülebilecek başka şikayetlerdendir. 

36 haftadan büyük yenidoğanlarda görülen belirtilerin değerlendirilmesi daha kolaydır. Bunun nedeni preterm yani 36 haftadan küçük yenidoğanlarda perinatal asfiksiden bağımsız olarak başka beyinsel şikayetler de olacağı için asfiksiye bağlı olup olmadığı kestirilemez. 

Miadında doğmuş yenidoğanlarda nöbet, solunum durması, huzursuzluk, ön bıngıldakta bombeleşmeler görülür. Ayrıca bebeğin duruşunda da bozukluklar görülür. 

Perinatal asfiksi görülen bebeklerde respiratuar distres sendromu adı verilen ve solunumsal sorunlarla kendini gösteren durum daha sık görülmektedir. Bu bebeklerde kalple ilgili şikayetler de görülebilir. Kalp yetmezliği, triküspit kapak ve mitral kapak yetmezlikleri de daha sık görülür. 

Perinatal asfiksili bebeklerde böbrek yetmezlikleri de görülebilmektedir. Böbrek yetmezlikleri de özellikle idrar miktarında azalma ile ortaya çıkmaktadır. 

Perinatal Asfiksi Nedenleri

Perinatal asfiksi, plasentadaki gaz değişiminin bozulmasına bağlı olarak meydana gelmektedir. Bozulan bu gaz değişimi oksijen seviyesinde azalmaya karbondioksit seviyesinde artmaya neden olur.

Perinatal asfiksi doğumdan önce, doğum esnasında, neonatal asfiksi ise doğumdan sonra gaz değişiminde aksaklık olmasıdır. 

Perinatal asfiksi gelişmesine neden olabilecek bazı faktörleri sıralamak gerekirse;

  • Gestasyonel diyabet yani gebelik şekeri durumunda perinatal asfiksi riski artmaktadır. 
  • Halk arasında gebelik zehirlenmesi olarak da bilinen gebelik tansiyonu da perinatal asfiksili bebek doğurma ihtimalini arttırır. 
  • Doğuştan damar hastalıkları, kronik hipertansiyon, çoklu doğumlar, gebeliğin 3-9.ayları arası süreçte kanama meydana gelmesi gibi durumlara bağlı olarak da perinatal asfiksi sık görülür. 
  • Anne ve bebek arasında Rh uyuşmazlığı olması 
  • Annenin yaşının ileri olması
  • Annenin gebelik sayısının çok olması
  • Annede sigara ve içki kullanımının olması
  • Annede enfeksiyon görülmesi

Yukarıda saydığımız tüm faktörler doğum öncesinde ve anneye bağlı olarak meydana gelen durumları içermektedir. 

Perinatal asfiksi durumu doğum esnasında meydana gelecek bazı şeylere bağlı olarak da görülebilir. Bunları şöyle sıralayabiliriz;

  • Normal doğum dışında doğum şekillerinde perinatal asfiksi görülme ihtimali artmaktadır. 
  • Bebeğin 36 haftadan önce yani prematüre doğması
  • Doğumun uzaması
  • Bebeğin rahimdeki duruşu
  • Plasenta previa
  • Erken zar rüptürü

Saydığımız bu faktörler de özellikle doğum esnasında meydana gelebilecek hadiseleri içermektedir.

Doğumdan sonraki süreçte asfiksi görülmesi de bazı durumlara bağlı gelişebilir. Bunlar;

  • Bebekte doğumsal kalp hastalıklarının olması
  • Bebeğin solunum sistemi bozukluklarına sahip olması
  • Doğumsal anormallikler
  • Bebekte ağır bir anemi(kan hücre azlığı) olması

Doğumda göbek kordonun sıkışmasıyla kordondan gaz değişimi yapılması engellenebilmektedir. Bu durum özellikle gebenin doğum sancılarına bağlı olarak görülebilmektedir. Bunun dışında plasental anormallikler de gaz değişiminde sorunlara neden olarak perinatal asfiksi ihtimalini arttırır. 

Perinatal Asfiksi Teşhisi

Perinatal asfiksi durumunun teşhisinde anamnez yani hastalık hikayesi ile fizik muayene bakılması hastalığın teşhis edilmesinde oldukça önemlidir. 

Gebelik süresinde ve sonrasındaki doğum aşamasında anne veya bebekte görülecek olumsuz göstergeler hastalık teşhisinde oldukça önemlidir. 

Ayrıca bebeğin doğumundan sonraki 1, 5 ve 20. dakikalarda bakılacak APGAR skorlamasının sonucu da önemli bilgiler verir. Bebekte bakılacak kan değerleri ve kandan incelenecek pH ölçümleri, plasentadan yapılacak histolojik incelemeler de önemlidir. 

Asfiksi tanısında kullanılabilecek en önemli parametrelerden biri bebeğin doğum sonrası en erken dönemde ayrıntılı nörolojik muayene ve incelemelerinin yapılmasıdır. 

Doğumdan sonra yapılacak APGAR skorlaması, bebekte yapılacak lomber ponksiyon(LP), EEG, BT, USG, MR görüntülemeleri ve laboratuvar tetkikleri oldukça önemlidir. 

APGAR skoru; APGAR skoru bebeğin doğumdan hemen sonraki 1. ve 5.   dakikalarında değerlendirilmesi esasına dayanan bir ölçümdür. Bu testte 5 parametre değerlendirilerek 10 üzerinden puanlamaya gidilir. Bu parametreler: bebeğin rengi, kalp hızı, refleksleri, kas tonusu ve solunumudur. Perinatal asfiksi durumunda düşük APGAR skoru görülecektir. Fakat bu skorun düşük olmasına neden olacak başka hastalıklar olduğu da unutulmamalıdır. 

Lomber Ponksiyon; perinatal asfiksi düşünülen hastalarda yapılması gerekli olan işlemlerden bir de beyin-omurilik sıvısından(BOS) örnek alarak incelenmesidir. Bu incelemeler ile özellikle bazı hastalıklarla perinatal asfiksinin ayrımı yapılabilir. 

EEG; elektroensefalografi ile beyin yapılarının asfiksiden etkilenme dereceleri ölçülür. 

BT; özellikle zaman geçtikçe beyinde görülecek hasarın belirlenmesinde kullanılabilecek bir görüntüleme tetkikidir. Görüntülemede USG ve MR da kullanılacak diğer tetkiklerdendir. 

Anamnez, muayene, görüntüleme ile laboratuvar tetkikleri de istenir. Bu tetkiklerle asfiksinin böbrek, kalp, akciğer, kas dokuları ve mide-bağırsak sistemine etkileri değerlendirilebilir. Laboratuvar tetkiklerinde tam kan tetkiki, biyokimya, kardiyak değerler bakılabilir. 

Perinatal Asfiksi Tedavisi

Perinatal asfiksinin temel tedavisini destek tedavileri oluşturur. Bebeğe yeterli oksijenlenme sağlanması özellikle oldukça önemlidir. Tedavide uygulanacak metotlar ventilasyon yani akciğerlerin havalanmasının sağlanması, ısı tedavisi, kan akımının ayarlanması, kandaki asit-baz dengelerinin sağlanması oldukça önemlidir. 

Fakat tedavide unutulmaması gereken en önemli nokta; oksijen tedavisi uygulanırken bebeği fazla oksijene maruz bırakmanın da zararlı olacağıdır. Hiperoksi adı verilecek bu durumda bebekte ciddi şikayetler olabilir. 

Karbondioksit seviyesinin de aşağılara çekilmesi gerekmektedir. Aksi halde bebekte kanamalar görülebilmektedir. Perinatal asfiksi tedavisinde en önemli ölçütlerden biri de bebekte vücut ısısının düşürülmesi yani hipotermi tedavisinin yapılmasıdır. Bunun için bebeğin uygun şekilde hastane ortamında vücut ısısının düzenlenmesi gereklidir. Hipotermi tedavisi ile bebekte enerji tüketimi azaltılmaya çalışılır. Böylece beyin dokularındaki hasar da en aza indirgenmiş olur. Hipotermi için iki uygulama vardır; baş soğutma işlemi veya bütün vücudun soğutulması işlemi. Baş soğutma işlemi daha uzun sürede soğutmanın gerçekleşmesini sağlarken bütün vücudun soğutulması işlemi daha kısa sürede soğutmayı sağlar. 

Her iki soğutmada da bebeğin vücut ısısının 34-35 derecelerde olması hedeflenir. 

Bebekte meydana gelecek konvülziyon yani nöbetlerin de kontrol altında tutulması gerekir. Bunun için de özellikle antikonvülzanlar kullanılabilir. Bebeğin beyin ödeminden korunması da beyin hasarını engellemede etkili olacak durumlardandır. Bunun için de özellikle bebeğin aldığı ve çıkardığı sıvı miktarlarının düzenlenerek kontrolünün yapılması önemli olacaktır. 

Özetle; perinatal asfikside tedavide en önemli olan şey bebeğe yeterli destek tedavisinin yapılması ve bebekte meydana gelebilecek belirtilerin önlenmesine çalışılmasıdır. 

Perinatal Asfiksi Tedavi Edilmezse

Perinatal asfiksi bebeğin dokularında yeterince oksijen akımının olmasını engelleyerek vücutta pek çok bölgeye zarar vermektedir. Tedavi edilmeyen vakalarda özellikle kan akım bozulmasına bağlı olarak iskemi durumları görülmektedir. Hipoksik iskemik ensefalopati adı verilen ve özellikle perinatal asfiksiye bağlı gelişen durumda beyin dokularının yeterli oksijen alamaması ile yıkımı görülmektedir. 

Perinatal asfiksi yenidoğan döneminin en önemli ölüm nedenlerinden biridir. Hastalığın yani oksijen azlığının şiddetine göre hastada çeşitli hasarlar görülebilmektedir. Bu nedenle teşhisi yapılan perinatal asfiksi vakalarının mümkün olan en kısa sürede tedavisinin yapılması önemlidir. 

Perinatal Asfiksi Tedavisinde Kullanılacak İlaçlar

Perinatal asfiksinin tedavi yaklaşımını destek tedavisi ve semptoma bağlı tedavi oluşturmaktadır. Tedavide özellikle antikonvülzan ilaçların bebekte nöbet geçirmeyi tedavi etmesinde kullanılabileceği unutulmamalıdır. Antikonvülzan ilaçlardan özellikle barbitüratlar kullanılabilir. Fenobarbital konvülziyon tedavisinde kullanılabilir. Bunun için kilogram başına 20 mg fenobarbital IV yani intravenöz olarak damar içine uygulanabilir. 

Bebekte bu doza yeterli cevap gelişmezse doz arttırılabilir. 

Perinatal Asfiksiye Ne İyi Gelir?

Perinatal asfiksi durumunda bebeğin doğum sonrası değerlendirmesinin kısa sürede ve uygun şekilde yapılması oldukça önemlidir. Böylece perinatal asfiksiye bağlı beyin dokularına az miktarda giden oksijenin beyin kan akımında bozulma meydana getirmesi ihtimali de en aza indirgenmiş olur. Doğumdan sonraki resüsitasyonun da uygun koşullarda yapılması gerekir. Doğum öncesi annenin kontrollerinin yapılması gerekirse ek incelemeler yapılması önemlidir. Durumun aileye açıklanarak olabilecek ihtimallerin söylenmesi de gerekmektedir. 

Perinatal Asfiksiye Ne İyi Gelmez?

Perinatal asfiksi kontrol edilmesi gereken bir durumdur. Özellikle yenidoğan bölümü tarafından bebeğin gözlem altında tutulması önemlidir. Asfikside oksijen seviyelerinin düşüklüğü kadar fazla miktarda yüksekliği de zararlıdır. Hiperoksi denilen oksijen seviye yüksekliği ile bebekte başka hastalıklar meydana gelebileceği unutulmamalıdır. Prematüre Retinopatisi adı verilen hastalığın nedeninin bebeğe fazla oksijen uygulanması olduğu bilinmelidir. Destek tedavisine yeterli süre boyunca ve aksatmadan devam edilmesi de başka bir önemli husustur.  

Perinatal Asfiksi için Hangi Doktora Gidilir?

Perinatal asfiksi gebelikte meydana gelen ve doğum esnasında da görülebilecek bir durumdur. Bebek ve anne arasındaki solunum gazlarının değişimini sağlayan plasentada bazı etkilere bağlı olarak gaz alışverişinde bozulma meydana gelir. 

Bu bozulma bebeğin oksijen oranlarında azalmaya karbondioksit oranlarında artmaya neden olur. Bu da yeterince oksijen gitmeyen beyin dokularının zarar görmesine ve birçok şikayet görülmesine neden olur. 

Perinatal asfiksi bölümü ile ilgilenen bölüm pediatri yani çocuk sağlığı ve hastalıkları bölümüdür. Pediatri bölümünün yan dallarından olan yenidoğan bölümü perinatal asfiksi hastalarının teşhis ve tedavisinde görev alır. 


Makaleyi faydalı buldun mu?
0
0
Makeleyi Paylaşın