Kemik Kanseri
Kemik tümörü adıyla da bilinen kemik kanseri, kemiklerde ortaya çıkan kötü huylu tümördür. Bu hastalığın cerrahi, kemoterapi veya radyasyon tedavi yöntemleri mevcuttur.
Kemik Kanseri Nedir?
Kemik kanseri iskelet sisteminde yani kemiklerde malign (kötü huylu) bir tümör oluştuğunda ortaya çıkmaktadır. Doğrudan kemik dokusundan kaynaklanan birincil kemik tümörlerine ek olarak akciğer kanseri, meme kanseri, prostat kanseri ve tiroid kanseri gibi başka bir kansere ek olarak gelişebilen sekonder (ikincil) kemik tümörleri de bulunmaktadır. Hastalığın başka organlara sıçraması ya da yayılması durumuna metastaz denilmektedir. Kemik tümörü çok nadir görülen bir tümör türüdür. Yaklaşık 100 kanser vakalarında sadece birine kemik tümörü neden olmaktadır.
Kanser kemiklerde de dahil olmak üzere vücudun hemen hemen her yerinde gelişebilmektedir. Kemik dokusundaki hücreler dejenere (yaralanma, hücre içi metabolizma bozulması ve şişmesi) olmaktadır. Bu hücreler kontrol edilemez şekilde çoğaldığında kötü huylu bir kemik tümörü gelişmektedir. Kemik tümörlerinin farklı tipleri bulunmaktadır.
En sık görülen primer (birincil) kemik tümörleri:
- Osteosarkom,
- Ewing sarkomu
- Kondrosarkoma
Bununla birlikte genel olarak kemik kanseri nadir görülen kanser türlerinden biridir. Kemik kanseri vakalarının çoğunda osteosarkom gelişmektedir, ikinci en yaygın olarak görülen tipi ise kondrosarkomdur.
Kondrosarkomlar esas olarak yetişkinlerde görülmektedir. Osteosarkomlar ve Ewing sarkomları ise çocuklarda ve ergenlerde daha sık görülmektedir.
Kemik Kanseri Belirtileri Nelerdir?
Kemik kanseri semptomları genellikle belirsizdir.
Ne yazık ki kemik tümörleri sıklıkla geç fark edilmektedir. Bu durum spesifik olmayan semptomlardan (belirtilerinden) kaynaklanmaktadır. Kemik kanseri ağrı ve şişlik ile kendini göstermektedir. Her iki belirtinin spor yaralanması (örn. incinme veya burkulma) veya kemik enfeksiyonu gibi çok sayıda başka nedeni olabilmektedir.
Çoğu zaman bacaklarda veya kollarda ağrıdan şikayetçi olan çocukların kemik ağrıları büyüme ağrıları ile karışabilmektedir. Büyüme ağrıları genellikle sadece geceleri görülürken kötü huylu kemik tümörlerinin belirtileri sabit bir şekilde artmakta ve gün boyunca devam etmektedir. Bu karakterde ağrı varlığında ilgili kişi mutlaka bir doktor tarafından muayene edilmesi gerekmektedir.
Kemik tümörü ne kadar erken teşhis ve tedavi edilirse, prognozu (gidişatı) o kadar iyi olacaktır. Kemik kanserinin nasıl ilerlediği ve hastanın sağlıklı olup olmadığı öncelikle tümörün tipine ve hastalığın evresine bağlıdır.
Kemik kanserleri, kanserin başladığı hücre tipine göre ayrı tiplere ayrılır. En yaygın kemik kanseri türleri şunlardır:
1. Osteosarkom
Osteosarkom kemik kanserinin en yaygın türüdür. Bu tip kemik kanserinin nedeni büyük ölçüde bilinmemektedir. Fakat osteosarkomların nasıl geliştiği ve kemik dokusunda gerçekleşen olaylar bilinmektedir. Osteosarkom varlığında kemikte olgunlaşmamış kemik dokusunu oluşturan kötü huylu tümör hücreleri gelişmektedir. Aynı zamanda çok fazla çoğalmaktadırlar. Sağlıklı kemik dokusuyla yer değiştiren ve yok eden tümörler bu şekilde kemik dokusuna zarar verip kanser oluşturmaktadır.
Osteosarkomdan özellikle ergenlik çağında olan çocuklar ve ergenler etkilenmektedir. En sık görülen yaş aralığı 15-19 yaş arasındadır. 60 yaş civarında hastalığın sık görülme olasılığı tekrardan artmaktadır. Yaşlı hastalarda osteosarkomlar genellikle önceki radyasyon tedavisinden sonra ortaya çıkmaktadır.
Osteosarkom genellikle kol veya bacakların uzun kemiklerinin uçlarından, diz ekleminin yakınındaki kanser vakalarının yaklaşık yarısında ortaya çıkmaktadır. Nadir durumlarda osteosarkomlar kemiklerin dışında görülmektedir. Herhangi bir kaza veya travma olmaksızın çocukta artmakta olan kemik ağrısı ile birlikte şişlik belirtileri (kemik tümörlerine özgü semptomlar) gösteren herkes, mümkün olan en kısa zamanda bir doktora tarafından muayene edilmelidir. Bunun nedeni osteosarkomun oldukça kötü huylu bir kemik tümörü olmasıdır. Hızlı büyümekte ve vücudun akciğerler gibi diğer bölgelerinde metastaz yaparak sekonder (ikincil) tümörler oluşturabilmektedir. Bu yüzden erken tanıya varmak hastalar ve hastalığın gidişatı için oldukça önemli olmaktadır.
Osteosarkomun tedavisinde tümörün cerrahi olarak çıkarılması gerekmektedir. Ayrıca hastalara ameliyattan önce ve sonra kemoterapi uygulanmaktadır. Osteosarkomların tedavisi ‘Kemik Kanseri Tedavisi’ kısmında detaylıca anlatılmıştır.
2. Ewing Sarkomu
Ewing sarkomu esas olarak çocuklarda ve ergenlerde görülmektedir. En sık görülen yaş aralığı 12 - 17 arasındadır. Sebebi henüz açıklığa kavuşturulamamıştır. Ewing sarkomu gelişme riskini arttıran bilinen kalıtsal veya dış etkeni bulunmamaktadır.
Bu kanser türü genellikle vücutta erken yayıldığı için, hastalığın bir doktor tarafından erken teşhisi oldukça önemli olmaktadır. Ewing sarkom sıklıkla pelvik kemiklerde (leğen kemiği) veya uzun kemiklerin ortasında oluşmakta ve o bölgede ağrı veya şişmeye neden olmaktadır. Ewing sarkomu olan hastada ateş de görülebilir.
Ewing sarkomununun tedavisinde genellikle cerrahi ve kemoterapi veya radyasyon terapisinin bir kombinasyonu gerekli olmaktadır. Bazen tümörün yeri veya hastanın sağlık durumu nedeniyle ameliyat ile tümörü cerrahi olarak çıkarılması mümkün olmamaktadır. Bu gibi durumlarda bunun yerine genellikle radyasyon tedavisi tercih edilmektedir.
Osteosarkomlardan farklı olarak Ewing sarkomları "radyasyona duyarlıdır", yani osteosarkomların aksine radyasyon tedavisine yanıt vermektedirler.
Genel olarak Ewing sarkomunun tedavisi yaklaşık bir yıl sürmektedir. Hayatta kalma şansı esas olarak hastalığın vücutta yayılıp yayılmadığına, yani metastaz yapıp yapmadığına bağlıdır.
3. Kondrosarkom
Kemik kanserinin ikinci en yaygın şeklidir. Kondrosarkom yunancada ‘kıkırdak’ anlamına gelen ‘chondros’ kelimesinden türetilmiştir. Tipik olarak pelviste (leğen kemiği), gövdede veya gövdeye yakın uzun kemiklerde ortaya çıkmaktadır. Tümör hücreleri kontrolsüz bir şekilde çoğalmaya ve aşırı kıkırdak dokusu üretmeye başlamaktadırlar. Tümör yavaş yavaş kendini bir noktada ağrıyla eşlik edebilen sağlıklı kemik maddesiyle yer değiştirmektedir.
Bununla birlikte kondrosarkom yavaş büyüdüğünden, semptomlar genellikle geç fark edilir hale gelmektedir. Hastalığın görülme yaşı 50 yaş civarındadır.
Bu tip tümör genellikle kemoterapi veya radyasyon tedavisine zayıf yanıt vermektedir. Bu nedenle asıl tedavi yöntemi cerrahi yöntemdir, yani tümörün ameliyat ile çıkarılmasıdır.
Kemik Kanseri Nedenleri Nelerdir?
Kemik kanserine neyin neden olduğu açık değildir, ancak araştırmalar sonucu uzmanlar aşağıdakiler de dahil olmak üzere artmış bir riskle ilişkili bazı faktörler bulmuştur. Bunlar:
- Kalıtsal genetik sendromlar: Ailelerden geçen bazı nadir genetik sendromlar, örneğin Li-Fraumeni sendromu ve kalıtsal retinoblastom gibi hastalıklar kemik kanseri riskini artırmaktadır.
- Paget'in kemik hastalığı: En sık yaşlı erişkinlerde ortaya çıkan Paget'in kemik hastalığı ilerleyen dönemlerde kemik kanseri riskini artırabilmektedir.
- Kanser için radyasyon tedavisi: Kanser için radyasyon tedavisi sırasında büyük dozlarda radyasyona maruz kalmak, gelecekte kemik kanseri riskini artırmaktadır.
Kemik Kanseri Teşhisi
Görüntüleme testleri kemik tümörlerinin yerini, büyüklüğünü ve tümörlerin vücudun diğer bölgelerine yayılıp yayılmadığını belirlemeye yardımcı olabilmektedir. Doktorunuzun hangi görüntüleme test türüne başvuracağı, hastanın kişisel belirti ve semptomlarına bağlıdır. Doktorunuzun başvuracağı görüntüleme yöntemleri şunları içerebilir:
- Kemik taraması
- Bilgisayarlı tomografi (BT)
- Manyetik rezonans görüntüleme (MRI)
- Pozitron emisyon tomografisi (PET)
- Röntgen
İğne veya cerrahi biyopsiler
Doktorunuz tümör varlığında, laboratuvar testi için tümörden bir doku örneği (biyopsi) çıkarmak isteyecektir. Doku örneğinin bir patolog tarafından incelenmesi sonucunda, uzman bir patolog doktor, dokunun kanserli olup olmadığını ve eğer kanserliyse kanserin türünü belirleyecektir. Ayrıca tümör hücrelerinin hızlı mı yoksa yavaş mı büyüdüğü de belirlenebilir.
Kemik kanserini teşhis etmek için kullanılan biyopsi prosedürleri şunları içerebilmektedir:
- İğne biyopsi: Bu yöntemde doktorunuz cildinize bir iğne sokarak tümörden küçük doku parçacıkları çıkarmaktadır.
- Cerrahi biyopsi: Bu yöntemde biyopsi testi için doku örneği ameliyatla çıkarılmaktadır. Cerrahi biyopsi sırasında doktorunuz cildinizden bir kesi yapmaktadır ve tüm tümörü veya bir kısmını çıkarmaktadır.
İhtiyacınız olan biyopsi türünü ve nasıl yapılması gerektiğine ilişkin ayrıntıları belirlemek için uzman hekiminiz tarafından dikkatli bir planlama yapılması gerekmektedir. Doktorunuz biyopsiyi gelecekteki ameliyatlara müdahale etmeyecek şekilde yapmalıdır.
Doktorunuz kemik kanseri teşhisini biyopsi raporunun sonucunda doğruladıktan sonra, kanserin evresini değerlendirmek için metastazlar, yani tümörün yayılıp yayılmadığını belirlemek için tarayacaktır, buna "kanser evrelemesi" de denilmektedir. Kanser evresini belirlemek, uygulanacak olan tedavi yöntemini de belirlemeye yardımcı olacaktır. Tedavi planlamasını yaparken dikkate alınması gereken faktörler şunları içermektedir:
- Tümörün boyutu
- Kanserin büyüme hızı
- Omurgadaki bitişik omurlar gibi etkilenen kemik sayısı
- Kanserin vücudun diğer bölgelerine yayılımı
- Kemik kanseri evreleri (0'dan IV'e kadar değişen Roma rakamları ile belirtilmektedir, en düşük evreler ise tümörün daha küçük ve daha az agresif olduğunu göstermektedir. Evre IV'e göre kanser vücudun diğer bölgelerine yayılmıştır.)
Kemik Kanseri Tedavisi
Uygun tedavi programının planlanması tümörün tipine ve yayılımına bağlıdır. Doktorlar kemik kanserini tedavi etmek için standartlaştırılmış protokoller kullanmaktadırlar. Her bir kemik kanseri formu için, mevcut bilgi durumuna göre karşılık gelen tümör tipine karşı en etkili şekilde yardımcı olan tedavi adımlarının sağlandığı ayrı bir protokol bulunmaktadır.
Kemik tümörünü tamamen ortadan kaldırmak için genellikle çeşitli tedavi formlarının bir kombinasyonu; cerrahi, kemoterapi ve / veya radyasyon tedavisi gerekli olmaktadır. Cerrah ameliyat sırasında kemiğin büyük kısımlarını çıkarmak zorunda kaldığı durumlarda, bunları biyolojik rekonstrüksiyonlar veya implantlarla değiştirecektir. Bugün çocuklar ve ergenler için "büyüyen" kalıcı protezler bile bulunmaktadır.
Osteosarkomda tedavi seyri ve iyileşme şansı
Osteosarkom vakalarında kötü huylu tümör ameliyatla çıkarılmaktadır. Tümörü çıkarırken kolun veya bacağın işlevselliğini mümkün olduğunca sürdürmeye çalışabilmesine dikkat edilmektedir. Kemoterapi vücutta dolaşan tüm tümör hücrelerini öldürmek üzere hastaya ameliyattan önce ve sonra uygulanmaktadır.
Osteosarkom tedavisi yaklaşık dokuz ay sürmektedir. Araştırmalara göre tümör henüz metastaz yapmamış ve yeni tümörler gelişmemişse, hastaların yaklaşık %60 ila %70'i tanı koyulduktan 5 yıldan fazla yaşayabilmektedir. Eğer metastaz oluşmuş ise, kanserin gidişatı daha kötü olmaktadır. Ancak hastanın tedavi edilme şansı vardır.
Ewing sarkomunda tedavi seyri ve iyileşme şansı
Ewing sarkomunu çıkarmak için genellikle cerrahi ve kemoterapi veya radyasyon terapisinin bir kombinasyonu gerekli olmaktadır.
İlk olarak hasta çeşitli ilaçlar kullanarak yaklaşık on hafta kemoterapi almaktadır. Kemoterapinin bu ilk aşaması, tümörü ve metastaz sonrası oluşmuş küçük tümörlerini azaltmak ve öldürmek için kullanılmaktadır.
İlk kemoterapiden sonra ameliyat ile tümör tamamen çıkarılmaktadır. Kalan kanser hücrelerini öldürmek ve yeni ikincil gelişen tümörleri ortaya çıkmasını önlemek için ameliyattan sonra hastaya kemoterapi uygulamaya devam edilmektedir.
Bazen tümörün yeri veya hastanın sağlık durumu nedeniyle ameliyat ile tümörün cerrahi olarak çıkarılması mümkün olmamaktadır. Bu gibi durumlarda bunun yerine radyasyon tedavisini tercih edilmektedir.
Osteosarkomlardan farklı olarak Ewing sarkomları ‘radyasyona duyarlıdır’, yani osteosarkomların aksine radyasyon tedavisine yanıt vermektedirler.
Cerrahi ve radyasyon tedavisinin bir kombinasyonu da mümkündür ve birçok durumda gerekli olmaktadır.
Genel olarak Ewing sarkomunun tedavisi yaklaşık bir yıl sürmektedir. Hayatta kalma şansı esas olarak hastalığın vücutta yayılıp yayılmadığına bağlı olmaktadır. Araştırmalara göre tanı sırasında tümör herhangi bir kız çocuk tümörü oluşturmadıysa, 100 hastanın 65'i 5 yıldan daha uzun yaşamaktadır. Tanı sırasında tümör akciğerlere yayılırsa, gidişatı daha kötü olmakla beraber, tanıdan 5 yıl sonra etkilenen 100 kişiden sadece 50'si yaşamaktadır.
Kondrosarkomda tedavi süreci ve iyileşme şansı
Bu tip tümör genellikle kemoterapi veya radyasyon tedavisine zayıf yanıt vermektedir. Bu nedenle tedavi eden doktorunuz ameliyatla kondrosarkomu tamamen çıkarmaya çalışacaktır.
Kondrosarkomun prognozu tümörün konumuna ve büyüklüğüne bağlı olmaktadır. Tümörün farklılaşma derecesi de önemli bir etkiye sahiptir. Tümörün farklılaşma derecesi tümör dokusunun sağlıklı dokudan ne kadar farklı olduğunu göstermektedir. Fark ne kadar büyük olursa, tümör o kadar kötü huyludur ve hastanın hayatta kalma şansı o kadar kötü olmaktadır.
Araştırmalara göre Kondrosarkom tanısı alan hastaların yaklaşık %60'ında farklılaşma derecesi 1 olan kondrosarkoma sahiptirler. Bunlar çok yavaş büyümektedir ve genellikle metastaz oluşturmaz. Bu nedenle gidişatı oldukça iyidir. Derece 1 kondrosarkomu olan 100 kişiden 90'ından fazlası uzun süre hayatta kalmaktadır.
Derece 2 kondrosarkomların başka organlara veya dokulara yayılım oluşturma olasılığı daha yüksektir, bu nedenle derece 1 kondrosarkomlardan daha kötü huyludurlar. Bu nedenle hastaların hayatta kalma şansları daha düşük olmaktadır. Tanıdan 10 yıl sonra hastaların yaklaşık %60 ila %70'i yaşamaktadır.
Derece 3 kondrosarkomlar hızlı büyümekte ve çok hızlı yayılmaktadır. Etkilenen kişilerin yaklaşık sadece %10'u 10 yıl sonra hayatta kalmaktadır.
Kemik Kanserine Ne İyi Gelir?
Kanser ve bunun tedavisinde vücut çok fazla yorulmaktadır. Etkilenen çoğu genellikle yüzde on veya daha fazla kilo kaybetmektedir. Birkaç hafta içinde 30 kg'lık bir kilo kaybı bile sıkça görülebilir. Birçok hasta kilo kaybının hafife almaktadır. Oysaki her dördüncü kanser hastası tümörden değil yetersiz beslenmeden ölmektedir. Bu nedenle uzmanlar teşhis sırasında mümkün olduğunca hastaların kilolarını koruyabilmeleri için hedefe yönelik beslenme tedavisi kullanmanızı önermektedir.
Kanserden kaynaklanan kilo kaybına katabolizma denir. Burada tümör metabolizmayı ve kilo düzenlemesini bozan haberci maddeler üretmektedir. Tümör böylece iştahı etkilemekte ve besinleri kendisi için kullanmaktadır.
Katabolizmaya ek olarak başka kilo kaybına neden olabilecek başka sorunlarda olabilir. Hastalar kemoterapi veya radyasyon terapisi ile yorgun ve zayıf düşmekte ve ağızda ve yemek borusunda iltihaplı mukoza zarlarından yutma güçlüğü çekmektedirler. Ek olarak kemoterapi ve radyasyon tedavisi bağırsak florasını değiştirmektedir ve tükürük akışını azaltmaktadır. Bu nedenle birçok hasta sadece yulaf lapası, ezilmiş gıdalar ve sıvılar gibi küçük porsiyonlar yiyebilmektedir.
Yetersiz beslenmeyi önlemek için kanser hastalarının kan değerleri, özellikle vitamin ve mineral içeriği düzenli olarak kontrol edilmelidir. D vitamini, demir, B vitaminleri, folik asit, selenyum ve çinko kansere karşı savunmada önemli rol oynamaktadır.
Kanser hastaları için en önemli gıda türleri sebzelerdir. Özellikle brokoli ve havuç gibi sindirimi kolay sebzeler ideal olmaktadır.
Vücudun tüm besin maddelerini emebilmesi için sebzeler sağlıklı yağlarla örneğin günde iki ila üç yemek kaşığı zeytinyağı, keten tohumu yağı, kabak çekirdeği yağı veya kenevir yağı ile hazırlanmalıdır. Ayrıca proteinden zengin baklagiller, peynir, yoğurt, lor peyniri ve balık beslenme programına dahil edilmelidir.
Kanser hastaları haftada en fazla iki kez et yemelidir. Sebzeler bağışıklık sistemini güçlendirip ve iltihabı engellerken, özellikle hindi eti tam tersi bir etkiye sahiptir. Bunun nedeni araşidonik asidin yüksek içeriğidir. İşlenmiş et ürünlerini (örn. Sucuk, sosis, pastırma) yemekten kaçınmalısınız.
Omega-3 yağ asitlerinden zengin olan balık etten daha sağlıklı bir protein kaynağı olarak daha uygun olacaktır.
Meyve tümörlerinde çok sevmekte olduğu çok fazla şeker içermektedir. Bu nedenle kanser hastaları günde en fazla iki porsiyon meyve yemelidir. Daha düşük asitlik nedeniyle armut gibi mümkün olan en hafif çeşitler yenilmelidir.
Beslenme uzmanları genellikle makarna, patates, ekmek, pirinç ve hamur işlerini beslenme programına mümkün olabildiğince dahil etmemeye çalışmaktadırlar. Bununla birlikte bu tavsiye kilo almak zorunda olan kanser hastaları için geçerli değildir. Bu hastalar kilo almak için karbonhidrat almalıdırlar, ancak şeker ve alkolden kaçınmalıdırlar.
Ek tavsiye olarak patates yiyeceğiniz zaman bir gece öncesinden soyup, içindeki fruktozu çıkarmak için gece boyunca suda bekletebilirsiniz.
İştah ve iyi bir sindirim için yeterli egzersiz önemlidir. Haftada beş kez 30 dakika genelde yeterli olmaktadır. Ne kadar yoğun hareket edeceğiniz size bağlı olmaktadır. Yürümek bile çok etkili olabilmektedir ve hafife alınmaması gerekmektedir.
D vitamininin hücre metabolizması üzerinde olumlu bir etkisi olduğu ve osteoporoza (kemik erimesi) karşı koruduğu görülmektedir. Sizi tedavi eden doktora danışarak ve kanıtlanmış bir D vitamini eksikliğiniz varsa (özellikle kış aylarında), takviye almanız tavsiye edilebilir.
Esas olarak balık, kırmızı et ve kepekli tahıllarda bulunan eser element çinko, hücre büyümesi ve bağışıklık sistemi için önemli olmaktadır. Kanser hastaları idrarla daha yüksek miktarlarda çinko atsa bile, çinko takviyeleri alırken dikkatli olunması önerilir.
Kemik Kanserine Ne İyi Gelmez?
Dengeli bir diyet vücudun gerek duyduğu besinleri, vitaminleri ve eser elementleri sağlamaktadır. Buna karşılık bazı diyet takviyeleri tedavinin başarısını olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu nedenle beslenme ile ilgili sorular ve takviyeler her zaman bir uzman doktora danışılması gerekmektedir:
- Zerdeçal bitkisinden gelen anti-enflamatuar (iltihabi reaksiyonu engelleyen madde) etkisi olan kumarinin kanseri önleyici bir etkiye sahip olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte kemoterapi veya radyasyon tedavisi sırasında belirsiz etkileşimler nedeniyle kumarin alınmamalıdır.
- Kanser hastalarında genellikle tek taraflı bir diyetin sonucu olarak hücreler için önemli bir besin maddesi olan folik asit eksikliği görülmektedir. Fakat folik asit takviyeleri sadece kandaki bir folik asit eksikliği kanıtlanmışsa reçete edilmelidir.
- Selenyum tümörlerin hem önlenmesine hem de tedavisine katkıda bulunabilecek önemli bir eser elementtir. Dozaj uzman bir doktora danışılmalı ve düzenli olarak kontrol edilmelidir.
- Meyve (örn. portakal) ve sebzelerde (havuç, lahana) yeterli A vitamini bulunmaktadır. Uzmanlar çalışmalarda radyasyon ve kemoterapinin etkilerini bozduklarından ek A vitamini takviyeleri almamalarını tavsiye etmektedirler.
- C vitamini ile yüksek doz infüzyonları tavsiye edilmemektedir. Bu vitamin meyve ve sebze gibi gıdalarda yeterince bulunmakta ve daha yüksek dozların etkisi henüz açıklığa kavuşmamıştır.
Kemik Kanseri İlaçları
Cerrahi ve radyasyon tedavisine ek olarak kemoterapi, kanser tedavisinin temel bileşenlerinden biridir. Kötü huylu tümör varlığında kanser hücrelerinin üreme döngüsüne müdahale etmektedirler. Bu kimyasal ilaçlara kemoterapötik ajanlar veya sitostatiklerde denilmektedir. Kemoterapideki aktif maddeler infüzyonlar, iğne veya tabletler şeklinde uygulanmaktadır.
Aktif maddeler öncelikle çoğalma aşamasında olan ve aktif olarak bölünen hücrelerin genetik materyaline yöneliktir.
Sağlıklı hücreler de bölünüp ve çoğaldığından dolayı kemoterapi ilaçları tarafından saldırıya uğrayabilirler. Bununla birlikte etkileri sık ve çok hızlı bölünen hücrelerde özellikle yoğundur. Birçok kanser türünün hücre bölünme oranı çok yüksek olduğundan kemoterapi ilaçların etkilerine daha duyarlıdırlar.
Kanser tedavisinde hücre bölünmesini (sitostatik etki) engelleyen 50'den fazla farklı ilaç vardır. Farklı ilaç sınıfları hücre döngüsünün farklı aşamalarındaki kanser hücrelerine saldırmaktadır. Bu nedenle tedavi sırasında, farklı fazlarda mümkün olduğunca çok sayıda tümör hücresine ulaşmak için genellikle birkaç madde birbiriyle birleştirilmektedir.
Sitostatik gruplara örnekler:
- Alkilleyici ajanlar: Alkilleyici ajanlar kansere karşı kullanılan sitostatiklerin en eski temsilcileri arasındadır. Hücre çekirdeğinin genetik materyali (DNA) ile birleşmektedirler. Sonuç olarak DNA zincirleri ya sıkıca birbirine bağlanmaktadır veya parçalanmaktadır. Bu hücre bölünmesi sırasında genetik bilgi iletimini önlemektedir. Alkilleyici ajanların örnek siklofosfamid’dir.
- Antimetabolitler: Antimetabolitler vücudun kendi maddelerine benzer ve bu nedenle metabolik süreçlerde yer almaktadır. Bu madde normal hücre bölünmesini kesintiye uğratmaktadır. Antimetabolitlere örnekler metotreksat, 5-florourasil, gemsitabin ve kapesitabindir.
- Antrasiklinler: Antrasiklinler bakterilerden elde edilmektedirler. Hücre çekirdeğindeki DNA ve RNA'nın yapısını bozmaktadırlar. Antibiyotiklere benzer şekilde kanser hücrelerindeki genetik materyali yıkıp ve hücre zarını değiştirmektedirler. Antrasiklinlere örnek olarak doksorubisin ve epirubisin gibi ilaçlar verilebilir.
- Taksanlar: Porsuk kabuğundan yapılan ve böylece bitki sitostatiklerine ait olan taksanlar mikrotübül denilen hücrelerde hareket etmektedirler. Bir hücreyi bölerken, bunlar genlerin iki hücreye arasında eşit olarak dağılmasını sağlamaktadırlar. Paklitaksel ve dosetaksel taksanlara örnek verilebilir.
- Vinca alkaloidleri: Vinca alkaloidleri mikrotübüller üzerinde etki ederler ve böylece hücre bölünmesi süreçlerini inhibe (engelleme) etmektedirler. Vinka alkaloitlerine örnekler vinblastin ve vinkristindir.
Kemik Kanseri Ameliyatı
Kemik kanserinin tedavisi tümörün tipine ve yayılmasına bağlıdır. Tümör cerrahi olarak çıkarıldığında, kemiğin ve çevreleyen dokunun tüm kısımları çıkarılmaktadır. Özellikle ağır vakalarda, cerrahlar bazen amputasyon (sağlığı tehdit eden bölümün kesilmesidir) yapmak bile zorunda kalmaktadırlar. Kemiğin sadece küçük kısımları çıkarıldığı vakalarda vida ve plak gibi maddeler stabilizasyon için kullanılmaktadır.
Tümörün çıkarılması sonucunda çok büyük kusurlar durumunda, vücudun kendi kemik dokusundan alınan dokunun (genellikle iliak krestten) transferi gerekebilir.
Çocuklarda Kemik Kanseri
Kemik kanseri çocuklarda yaygın olduğundan, bu yaştaki kemik ağrısı ciddiye alınmalıdır. Ağrıyan kollar ve bacaklar genellikle büyümeye bağlı olduğu ve zararsız olarak düşünüldüğü için teşhisler sıklıkla gecikmektedir. Ağrılı kemikler ve özellikle diz eklem bölgesindeki ağrı en geç dört hafta sonra bir röntgen muayenesi ile incelenmelidir.
Hamilelikte Kemik Kanseri
Kanser teşhis edilmiş hamilelerde genellikle gebeliği sonlandırmak gerekli değildir. Hamile anneler etkili kanser tedavisine rağmen sağlıklı bir çocuk doğurabilmektedir. Tedaviyi hastaya, hastalığına ve hamilelik aşamasına göre bireysel olarak ayarlamak önemlidir.
- Cerrahi: Hamilelik sırasında çocuğu etkilemeden ameliyat yapılabilir. Sadece rahmin bir ameliyatı doğumdan sonraya ertelenmelidir.
- Kemoterapi: Kadınlar hamileliğin ikinci üç aylık döneminden itibaren kemoterapi ile tedavi edilebilir, çünkü bu noktada çocuğun organları zaten gelişmiş ve zarar veren etki minimaldir. Bununla birlikte bu kemoterapide kullanılan tüm maddeler için eşit olarak geçerli değildir. Bazılarının çocuk gelişimi üzerinde olumsuz bir etkisi olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle bu maddeler hamile kadınlarda kemoterapi için kullanılmaz. Uzman doktorunuz size bu konuda yeterli kapsamda bilgilendirecektir.
- Radyasyon tedavisi: Daha az riskli ve radyasyon terapisi kadar etkili bir tedavi mümkün değil ise, az miktarda radyasyon (0.1 Gy altı) ile hamile kanser hastaları tedavi edilebilir. Aksi takdirde radyasyon tedavisi sadece doğumdan sonra verilmelidir.
- Hormon tedavisi: Hamilelik sırasında hormon dengesi değiştiği için, daha fazla müdahale edilmemelidir. Bu nedenle hormon tedavisi sadece doğumdan sonra alınmalıdır.
Hamileler için genel bir tedavi önerisi olmadığından ve hamilelik de özel bir terapi durumunu temsil ettiğinden, tedaviye çeşitli disiplinlerden uzmanların dahil edilmesi önemlidir. Kanser uzmanlarına ek olarak, bunlar öncelikle çocuk doktorları ve jinekologlardır. Bu şekilde sizin ve çocuğunuzun en uygun bakımı almasını sağlayabilirsiniz. Kanser tedavisinin ertelendiği durumlarda düzenli ve yakından izleme gereklidir.
Kemik Kanseri için Hangi Doktora Gidilir?
Eğer kemik ağrısı mevcut ise Ortopedi Bölümüne gidilmelidir. Ortopedi uzmanı gerekli incelemeyi yaptıktan sonra durumun başka bir hastalığın nedeni olduğunu düşünürse ilgili bölümlere yönlendirmektedir. Kemik ağrısı aşağıdaki özelliklerle birlikte görülüyorsa, aile hekiminize veya bir uzman doktora muayene olmanız önerilmektedir:
- Ağrı gelip ve gitmekteyse.
- Geceleri ağrının şiddetinde artmalar yaşanıyorsa.
- Ağrı kesiciler ağrıyı dindirmeye yardımcı olmuyorsa.
Kemik kanseri ile İlgili Sıkça Sorulan Sorular
İyi Huylu Kemik Tümörü Ağrı Yapar Mı?
İyi huylu kemik tümörlerin bazılarının klinik seyri asemptomatiktir, yani belirgin semptomlar göstermemektedir. Bazıları iyi huylu tümörlerde ise tutulduğu bölgede ağrı görülebilir. Ağrı yapan iyi huylu tümörlere örnek olarak kondroblastom, osteokondrom, osteoblastom ve osteoklastom verilebilir.
Kemik Kanseri Olan Kişi Ne Kadar Yaşar?
Yaşama süresi tamamen kanserin türüne ve evresine bağlı olmaktadır.
Osteosarkom vakalarında araştırmalara göre tümör henüz metastaz yapmamış ve yeni tümörler gelişmemişse, hastaların yaklaşık %60 ila %70'i tanı koyulduktan 5 yıldan fazla yaşayabilmektedir. Eğer metastaz oluşmuş ise, kanserin prognozu daha kötü olmaktadır. Ancak hastanın tedavi edilme şansı vardır.
Ewing sarkom vakalarında hayatta kalma şansı esas olarak hastalığın vücutta yayılıp yayılmadığına bağlı olmaktadır. Araştırmalara göre tanı sırasında tümör herhangi bir kız çocuk tümörü oluşturmadıysa, 100 hastanın 65'i 5 yıldan daha uzun yaşamaktadır. Tanı sırasında tümör akciğerlere yayılırsa, prognoz daha kötü olmakla beraber, tanıdan 5 yıl sonra etkilenen 100 kişiden sadece 50'si yaşamaktadır.
Kondrosarkomunda prognozu tümörün konumuna ve büyüklüğüne bağlı olmaktadır. Araştırmalara göre Kondrosarkom tanısı alan hastaların yaklaşık %60'ında farklılaşma derecesi 1 olan kondrosarkoma sahiptirler. Bunlar çok yavaş büyümekte ve genellikle metastaz oluşturmaz. Bu nedenle prognozu oldukça iyidir. Derece 1 kondrosarkomu olan 100 kişiden 90'ından fazlası uzun süre hayatta kalmaktadır.
Derece 2 kondrosarkomların metastaz oluşturma olasılığı daha yüksektir, bu nedenle derece 1 kondrosarkomlardan daha kötü huyludurlar. Bu nedenle hastaların hayatta kalma şansları daha düşük olmaktadır. Tanıdan 10 yıl sonra hastaların yaklaşık %60 ila %70'i yaşamaktadır.
Derece 3 kondrosarkomlar hızlı büyümektedir ve çok hızlı yayılmaktadır. Etkilenen kişilerin yaklaşık sadece %10'u 10 yıl sonra hayatta kalmaktadır.
Kemik Tümörü Öldürür Mü?
Kemik kanseri tehlikelidir, tedavi olmadan hastalığın seyri ölümcüldür. Bu yüzden kanser teşhisnin erken teşhisi ve tedavisi oldukça önemli olmaktadır. Özellikle çocuklarda büyüme ağrıları ile karışabilen ağrılar hafife alınmamalıdır. Çocuğunuz kemikte ağrıdan ve şişlikten şikayetçi ise aile hekimine, uzman bir fizik tedavi veya ortopedi doktoruna muayene olması önerilmektedir.